Toplu Değil Mutlu Odalar

Çocuk odaları denince çoğu yetişkinin aklına önce “düzen” gelir. Duvarda hizalanmış raflar, katlanmış battaniyeler, yerine dizilmiş oyuncaklar... Ancak çocukların gözünden bakıldığında durum çok farklıdır. Onlar için odaları, hayal güçlerinin özgürce dolaştığı bir evrendir. Ve bu evrenin kuralları, yetişkinlerin düzen anlayışından çok uzaktadır.
Bir çocuk, yatağının altını bir tünel olarak görebilir. Komodin çekmecesi, içindeki kalemlerle bir uzay gemisinin kontrol paneline dönüşebilir. Ranza merdiveni, her gün tırmanılan bir macera dağının parçası olur. Bu dönüştürme gücü, çocukların iç dünyalarını geliştiren en güçlü araçlardan biridir.
Uzmanlara göre, oyun sırasında çocuklar yalnızca eğlenmez; aynı zamanda düşünmeyi, ifade etmeyi ve anlamayı öğrenir. Oyun; deneme yanılma, duygu tanıma ve çözüm üretme becerilerini pekiştirir. Ve bu beceriler, çocukların ileriki yaşamlarında kuracakları ilişkilerin temelidir.
Ancak günlük hayatta çocuklar, çoğu zaman "odan çok dağılmış", "her şeyi tekrar yerine koy" gibi iyi niyetli ama kısıtlayıcı cümlelerle karşılaşabiliyor. Bu tür yönlendirmeler, farkında olunmadan çocuğun kendine ait alan kurma hakkını sınırlandırabilir. Oysa bir çocuğun kendini en çok geliştirdiği anlar, kurallardan biraz uzaklaştığı, hayal kurmak için özgür bırakıldığı anlardır.
Elbette bu özgürlük, güvenli bir alanla desteklendiğinde değer kazanır. Leke tutmayan yüzeyler, yumuşak kenarlar, sağlam yapılar… Bu detaylar sadece eşyaları değil, aynı zamanda çocuğun deneyimlerini de korur. Onlara “Burada oyun kurmak senin hakkın” mesajı verir.
Çocuk odaları müze gibi düzenli olmak zorunda değil.
Bazen bir duvar posteri biraz yamuk asılabilir, bazen yerler oyuncaklarla dolu olabilir.
Ama eğer o oda; hayal kuran, oynayan ve gülen bir çocuğa ev sahipliği yapıyorsa zaten olması gerektiği gibidir.
Çünkü bizce odaların en güzel hali, çocukların kendileri gibi olabildikleri hali.
Haydi, Çilek Odasında Oyun Başlasın!